Çarşamba, Temmuz 23, 2008 - Ayrılık…

Ne yazık ki her dakikasına kuruluyor hayatımın. Gözlerimi açıp kapıyorum ve gerçekliğini bir daha bir daha anlıyorum gittiğinin. Gittin işte, vakitsiz, alıştırmadan yokluğu nasıldır diye sorgulatmadan gittin.
Alışılır mıydı haber verseydin bilmiyorum. Kabul edilebilir miydi gidecek olman içimin derinliklerinde… sanmıyorum.işte bak gecenin kaçı, gittin diyor da tüm hayat, gözlerim, yüreğim, bedenim kabul etmiyor..edemiyor
Hayal diyorum; gözlerimi açıp kaparken. Kâbus diyorum, yalan diyorum. ne varsa kabullendirmeyecek gidişini; hepsini sayıyorum.yine de hayat gibi gerçek duruyor işte önümde..yoksun… Gittin haftalar oldu: yokluğunu odamın sarı duvarlarına bırakalı.
Haftalar oldu satırlarımın arasından bakışlarını alalı. Haftalar… Sensizliğe alışmamış yoğun dakikalar.
Bakıyorum…
Ruhunu kaybeden insanlar gördün mü hiç? Bakarsın insandır görünüşte ama dokunduğunda kumdan bir heykel gibidir dağılıp gider hani. İşte bende öyleyim. Kumdan bir heykel; ayrılığın rüzgârı esiyor ve ben kayıp ruhumla birazdan dağılacağım. Toparlanmamak üzere… Bakıyorum ve kabulleniyorum giderken ruhumu da alıp gittiğini.
Keşke diyemiyor dilim. keşke demek gelmiyor içimden. Ne diyebilirim ki “sensizliği yaşarken keşke ruhumu bıraksaydın mı?” hayır alıp gittiğin iyi oldu. İhtiyacım kalmadı… Bakıyorum; anlıyorum…
Ayrılık; kabullendim
Dilim gitti diyor soranlara, ya içim… Gittiğinden beri ondan haberim yok
Üçe kadar say ve sonra gözlerini aç
Bir… İki… Üç
|